Batı Medyası – İnsanlığa Karşı Suçlarda Suç Ortaklığı
Home | Articles | Postings | Weather | Top | Trending | Status
Login
ARABIC: HTML, MD, MP3, TXT | CZECH: HTML, MD, MP3, TXT | DANISH: HTML, MD, MP3, TXT | GERMAN: HTML, MD, MP3, TXT | ENGLISH: HTML, MD, MP3, TXT | SPANISH: HTML, MD, MP3, TXT | PERSIAN: HTML, MD, TXT | FINNISH: HTML, MD, MP3, TXT | FRENCH: HTML, MD, MP3, TXT | HEBREW: HTML, MD, TXT | HINDI: HTML, MD, MP3, TXT | INDONESIAN: HTML, MD, TXT | ICELANDIC: HTML, MD, MP3, TXT | ITALIAN: HTML, MD, MP3, TXT | JAPANESE: HTML, MD, MP3, TXT | DUTCH: HTML, MD, MP3, TXT | POLISH: HTML, MD, MP3, TXT | PORTUGUESE: HTML, MD, MP3, TXT | RUSSIAN: HTML, MD, MP3, TXT | SWEDISH: HTML, MD, MP3, TXT | THAI: HTML, MD, TXT | TURKISH: HTML, MD, MP3, TXT | URDU: HTML, MD, TXT | CHINESE: HTML, MD, MP3, TXT |

Batı Medyası – İnsanlığa Karşı Suçlarda Suç Ortaklığı

İsrail’in Gazze’ye yönelik devam eden saldırısı, Batı medyası tarafından sıklıkla “savaş” olarak nitelendiriliyor. Bu terminoloji sadece yanıltıcı değil, aynı zamanda ahlaki ve yasal olarak da yanlış. Savaş, iki egemen devlet arasında bir çatışmayı ifade eder. Ancak Gazze bir devlet değil. Yoğun nüfuslu, askeri işgal ve abluka altında olan, ordusu, donanması ya da hava kuvvetleri olmayan bir bölgedir. Uluslararası hukuka göre, özellikle Cenevre Sözleşmeleri’ne Ek Protokol I’in 1(4) maddesi uyarınca, işgal altında yaşayan insanlar direnme hakkına sahiptir. İsrail’in yürüttüğü şey bir savaş değil; sivil halka karşı bir askeri operasyon olup, bu, insancıl hukukun ilkelerini temelden ihlal eden bir eylemdir.

Toplu Kayıplar: Susturulan Dehşet

Gazze’deki yıkım, kıyametvari seviyelere ulaşmıştır. Yakın zamanda yapılan bir Harvard çalışması, 377.000’den fazla Filistinlinin kayıp olduğunu ortaya koydu; bu sayı, resmi ölüm rakamı olan 62.000’in altı katından fazla. İsrail’in her sınırı kontrol ettiği – Refah ve Akdeniz de dahil – insanların kaçabileceği hiçbir yer yok. Bu kayıp bireylerin, evlerinin enkazı altında öldüğü varsayılıyor. Ancak büyük Batı medya kuruluşları bu yıkım seviyesini ya yeterince rapor etmiyor ya da tamamen görmezden geliyor, bunun yerine “hassas vuruşlar” ve “yan hasar” gibi sterilize edilmiş anlatıları öne çıkarıyor.

Sessizlik ve İftira Ağı

İsrail’in eylemleri, geniş bir uluslararası lobi ve medya etkisi ağı tarafından destekleniyor. Dünya genelinde binlerce İsrail yanlısı örgüt, kişisel saldırılar yoluyla eleştirileri bastırmaya çalışıyor. Antisemitizm, Nazi sempatizanlığı veya terörizme destek suçlamaları, sesini yükselten gazetecilere, akademisyenlere ve insan hakları aktivistlerine düzenli olarak yöneltiliyor.

Bu yıldırma, ana akım Batı medyasına yerleşmiş güçlü bireyler ve kurumlar tarafından güçlendiriliyor. BBC’de Raffi Berg, İsrail’in eylemlerini sürekli olarak olumlu bir şekilde çerçevelediği için dikkat çekiyor. Bu arada, yasadışı İsrail yerleşimlerinde gayrimenkulden kâr elde eden Almanya’nın Axel Springer medya holdingi, açıkça İsrail yanlısı editoryal politikalar uyguluyor. Bunlar rastgele önyargılar değil – ideolojik sadakati gazetecilik gerçeğinin önüne koyan sistemik, kurumsal ittifakları temsil ediyor.

Sorumluluğu Gayrimeşru Kılma

İsrail propaganda aygıtı, uluslararası kurumları da hedef alıyor. Cenevre merkezli bir STK olan UN Watch, Birleşmiş Milletler, UNRWA ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’ni, İsrail savaş suçlarını soruşturdukları için antisemitizmle suçlayarak itibarsızlaştırma çabalarına öncülük ediyor. Bunlar izole iftira kampanyaları değil – uluslararası denetim veya adaletin her türünü gayrimeşru kılmayı amaçlayan kasıtlı stratejilerdir.

Dezenformasyon Bir Silah Olarak

Dijital alanda, #Pallywood ve #TheGazaYouDontSee gibi hashtag’ler, şüphe yaratmak ve Filistinlilerin yaşadığı deneyimleri reddetmek için kullanılıyor. #Pallywood, Filistinlileri yaralanmaları ve ölümleri sahtelemekle suçlayan alaycı bir kampanya, #TheGazaYouDontSee ise açlık ve yıkımın görsel kanıtlarını, görece normallik gösteren özenle seçilmiş görüntülerle çürütmeye çalışıyor. Bu kampanyalar masum değil – küresel dayanışmayı aşındırmak ve vahşeti normalleştirmek için kasıtlı dezenformasyon çabalarıdır.

Streicher Örneği

Medyanın şiddeti normalleştirme rolü, ürpertici bir tarihsel paralelliğe sahiptir: Julius Streicher, Der Stürmer adlı Nazi yayınının yayıncısı, Nürnberg Mahkemeleri’nde yargılanmış ve mahkum edilmiştir. Streicher fiziksel olarak kimseye zarar vermedi, ancak ırksal nefreti körükleyen ve propaganda yapan durmaksızın çabaları, insanlığa karşı suçlar için mahkumiyet için yeterli görüldü. Örnek açıktır: sözler öldürebilir, özellikle kitlesel şiddeti haklı çıkarmak ve mümkün kılmak için kullanıldığında.

Gazetecilik Yoluyla Suç Ortaklığı

Bugün Batı medyası sadece tarafsız bir şekilde haber yapmada başarısız olmuyor – işgal altındaki bir halkın toplu cezalandırılmasını haklı çıkaran kamuoyu anlatılarını şekillendirmede aktif olarak suç ortağıdır. Örtmeceli dil kullanımı, kritik gerçeklerin atlanması ve mağdurların şeytanlaştırılması bir dizi hata değil. Bu, devam eden vahşetler için rızayı üretme sistematik sürecinin bir parçasıdır.

Sonuç: Hesap Verebilirlik Çağrısı

Gazze’deki kan dökülmesi bir boşlukta gerçekleşmiyor – bu, baskıyı savunma olarak gizleyen ve soykırımı politika olarak tasvir eden küresel bir bilgi mimarisi tarafından mümkün kılınıyor. Batı medyasının suç ortaklığı sadece etik olarak değil, aynı zamanda yasal olarak da incelenmelidir. Streicher davası, propagandanın tarafsız bir eylem olmadığını kanıtlar. Bu, insanlığa karşı suçlara katılmanın bir biçimidir. Dünya adalet ve insan hakları konusunda ciddiyse, bu tür suçları görünmez, kabul edilebilir veya haklı kılan gazetecilere, editörlere ve yöneticilere de incelemelerini genişletmelidir.

Impressions: 23